Çok şükür! - 11.01.2012
Çok şükür!
Hiç ummadığım kadar tepki aldım bundan önceki ‘Kırkıncı Yaşımla Vedalaşıyorum’ başlıklı yazıma. Aralarında yazdıklarımla kendilerini özdeşleştiren altmışlıklar olduğu kadar, durumu abartanlar da yok değildi. Sandaldan atlama mecazımı ciddiye alıp ‘Nedir niyetin?’ diye arayıp soranlar, hatta yaşam koçlarına görünmemi önerenler bile oldu. Ama en güzelini gazetemizin yılbaşı partisinde sevgili Şalom yazı işleri kadrosu yaptı. Piyango marifetiyle hemen tüm erkeklere matrak donlar, gırgır armağanlar dağıtırlarken, sıram geldiğinde elime Or-ahayim Hastanesinden ücretsiz bir check-up bileti tutuşturdular!
Oysa ben sadece yeni bir yaş dönemimin eşiğinden geçerkenki ruh halimi elimden geldiğince okurlarımla paylaşmak istemiştim. Yazımı da yayınlanmadan önce karıma okutmuştum.
Daha önceki bir yazımda da açıklamıştım; yazdıklarımı çizdiklerimi editörlerimden önce denetleme görevi muhterem eşimindir. Yazılarımı, noktalarına virgüllerine varıncaya dek titizlikle inceler. O okudukça, ben de heyecanla daha ilk satırdan itibaren beğenip beğenmediğini, onaylayıp onaylamadığını yüz ifadesine bakarak çözmeye çalışırım.
Ama geçen defa anlayamadım. Yazıyı bir çırpıda okudu, bana baktı, “şiir gibi yazmışsın” dedi. Bu sözün bir iltifat olup olmadığını anlamaya çalışırken ekledi, “ama önemli bir eksik var!”
O an kafamın içinde onlarca tilkinin koşuşturduğunu hissettim. Neyi ya da kimi unutmuş olabilirdim acaba? Ondan söz etmemekle hata mı etmiştim? Evet, pek çok kez küreklere birlikte asılmış, hasarları elbirliğiyle onarmıştık. Ama yine de söz konusu olan kırk yaş, tamamen kişisel bir hesaplaşmaydı. Onu böylesi kişisel bir anlatımın içine çekmekle başta kendisine haksızlık etmiş olurdum...
Neyse ki beni fazla merakta bırakmadı muhterem refikam, “Şükretmeyi unutmuşsun; çok şükür demelisin!” diyerek son noktayı koydu.
Bir kez daha haklıydı akıllı kadınım!
Kendi hayatımı kendim inşa etmiştim ama, bana yeteneklerimi, kuvvetimi, duygularımı, cesaretimi, aklımı, zekamı, ve en önemlisi sağlığımı veren güce şükretmek de elbette ki boynumun borcu olmalıydı.
Yıllar önce bir arkadaşımla birlikte bir dağın zirvesinde, özlediğimiz huzurun muhteşem büyüsüne kapılmış, ayaklarımızın altında serili duran şahane manzarayı derin bir sessizlik içinde seyrediyorduk. Havadaki oksijen genzimizi yakacak kadar yoğundu. Derin bir nefes aldım ve yüksek sesle ta içimin derinliklerinden gelen bir ‘Çok şükür!’ çektim. Arkadaşım kızdı, ‘Ne yapıyorsun sen?’ dedi, ‘Yukarıdaki şimdi seni bir duysa, yahu biz bunların mutluluk dozunu fazla kaçırmışız, birazını başkalarına dağıtalım demez mi?’
Şaka yollu bile olsa, bencilliğin bu kadarına pes diye içimden geçirmiştim. Ama bu söz aklımın bir kenarında hep yer etti. İtiraf etmeliyim ki o günden sonra şükrederken daha utangaç oldum. Sessizce, içimden şükrettim. Duyulmasın istedim. Belki bu da bencilliktir, bilemiyorum? Ama karımın uyarısı beni uyandırdı. Yepyeni bir yıla, belki biraz karamsar ama yine de olmazsa olmaz umutlarla girdiğimiz bu günlerde, şimdiye dek yaşadığım her şey için, her an için ‘Çok Şükür!’ diyorum. Hem de doyasıya!
Böyle bir ailem, sevgililerim, arkadaşlarım, dostlarım, okurlarım olduğu için ‘Çok Şükür!’ diyorum.
Kavafis’in 1911 yılında yazdığı yandaki harika şiiri, sırf bir yazım üzerine benim için Yunanca orijinalinden çevirip gönderecek kadar sevenlerim olduğu için ‘Çok Şükür!’ diyorum.
Sözün özü, 2012 yılına yaşadıklarım ve yaşayacaklarım için şükrederek giriyorum.
İTHAKİ
İthaki’ye gitmek üzere yola çıktığın zaman, uzun sürmesini dile yolculuğunun, maceralar ile, bilgiler ile dolu olsun. Ne Lestrigonlardan kork, ne Kikloplardan, ne de öfkeli Poseidon’dan, Bunların hiçbiri yoluna çıkmayacak, soylu düşüncelere sahipsen,
Bedenin ve ruhun hassas bir duygu ile sarmalanmış ise.
Ne Lestrigonlara, ne Kikloplara, ne de kızgın Poseidon’a rastlayacaksın, sen onları kendi içinde taşımadıkça, onları kendi ruhun dikmedikçe karşına.
Yolculuğunun uzun sürmesini dile sayısız yaz sabahları olsun, nice sevinçler, nice mutluluklar ile
görülmemiş limanlara gireceğin! Durup Fenike’nin çarşılarında eşi benzeri olmayan mallar al, sedefler ve mercan, abanozlar ve kehribar, ve başını döndüren nice kokular; seni sarsan bu kokulardan al alabildiğin kadar; Mısır şehirlerine uğra, bilgelerden öğrenebildiklerini öğren.
İthaki hep aklında olsun. Oraya varmak senin başlıca yazgın. Ama acele bir yolculuk yapma sakın. Varsın yıllarca sürsün, daha iyi; sonunda kocamış biri olarak demir at adaya, yol boyunca edindiklerin ile zengin biri olarak,
İthaki’nin sana zenginlik vermesini ummadan.
İthaki sana bu güzel yolculuğu verdi. O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın. Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka.
Dönüşünde yoksul bir İthaki bulursan, seni aldatan İthaki değil.
Edindiğin bunca deneyimden sonra bilgeleştin, Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini İthakilerin.
İskenderiyeli şair Konstaninos Kavafis’ten Türkçe’ye çeviren Doç. Dr. Damla Demirözü
11 Ocak 2012