Çok Ciddi Bir Karikatür Sergisinin Hikayesi
“Sayın ……………..,
Sizi, 1999’da, İstanbul’da Schneidertempel Sanat Merkezi (SSM) de düzenlediğimiz uluslararası bir karikatür sergisine davet etmek istiyoruz. Dünyanın önde gelen 119 karikatür sanatçısının davetli olduğu bu sergide ve yayınlanacak olan sergi kitabında sizin çizginizin de yer alması bizi mutlu edecek.
Schneidertempel, yüzyıllar boyunca değişik inanç ve kültürün bir arada yaşadığı ve iz bıraktığı, dünyanın en eski kentlerinden İstanbul’un Aşkenaz sinagoglarından biridir. 1894 de Aşkenaz Terziler Birliği tarafından Galata’da kurulmuş, 1964’e kadar sinagog olarak işlev görmüş ve 1985 yılında onarılarak yeniden düzenlenmiştir.
Serginin konusu, “Yeni Bir Binyılın Eşiğinde İnançlar” olarak belirlendi.
İçinde yaşadığımız binyıl bitiyor ve 20. yüzyılın sonuna yaklaşıyoruz. 20.yüzyılın son yılları ise, bu çağa nitelİğini veren, aklın mutlak egemenliğinin ve bunun doğurduğu olumlu ve olumsuz sonuçların yeniden sorgulandığı bir dönem oluyor. Ve tüm dünyada inanç ekseninde yeni bir tartışmanın yoğunlaştığı görülüyor. İşte “Yeni Bir Binyılın Eşiğinde İnançlar” sergisi ile bu tartışma ve yönelişi, evrensel bağlamda, karikatürcülerin gözünden bir araya getirmeyi ve bu mizahi irdelemenin çizgilerle geleceğe yansımasını amaç edindik…”
28 Kasım 1998 tarihini taşıyan bu metnin yukarıdaki şekle dönüşebilmesi için tam dört ay gerekmişti! Tabi ki bu süre boyunca yalnızca yukarıdaki metin tartışılmamıştı; Sekiz kişilik bir düzenleme kurulu oluşturulmuş, davet edilecek 119 sanatçı belirlenmiş, sergi mekanındaki onarım çalışmaları tamamlanmış, Esen Karol tarafından sergiye bir de kurumsal kimlik kazandırılmıştı. Ne ki, işin en güç safhası, yukarıdaki davet metninin kaleme alınması olmuştu. Mektup, toplantılarda tekrar tekrar tartışılmış, defalarca baştan yazılmıştı. Sonunda Tan Oral, Aykut Köksal, İzel Rozental üçlüsü arasında bir iletişim zinciri kurulmuş ve sayısız fakslaşmalar sonucunda, serginin gerçek startını veren davet mektubu oluşturulabilmişti.
Sergi kavramının “inançlar olgusu” üzerine kurulmuş olması, sergi mekanın ise eski bir ibadethane olması Düzenleme Kurulu’nun düzenini iyice bozmuştu. Ciddi bir mekanda, ciddi bir sergi açmaya niyetlenmiştik ve bunu çağrılı sanatçılara ciddi ciddi anlatarak, mizah yapmalarını isteyecektik. Çok dikkatli olmalıydık!.. Konumuz öyle kolay kolay hafife alınmayacak, son zamanlarda her tarafı saran, artık iyice kanıksadığımız ucuz ve niteliksiz espri anlayışıyla irdelenemeyecek kadar ciddiydi. Üstelik davet ettiğimiz sanatçıların hemen hepsi, ülkelerinde ciddiye alınan, saygıdeğer ciddi karikatürcülerdi, yanlış anlamalara mahal vermemeliydik.
Yurtdışından saygın bir karikatürcünün açılışa davet edilmesi de düşünülmüştü. Bunun için üç isim gündemdeydi: Saul Steinberg, Ralph Steadman ve Ronald Searle. Steinberg çok yaşlıydı ve kendisi ile bir türlü irtibata geçilemiyordu. Nitekim serginin açıldığı günlerde bu büyük usta hayata veda edecekti. Ronald Searle’nin ise Fransa’nın güneyinde bir köyde yaşamını sürdürdüğü ve bir süredir karikatür dünyasından ayrı kaldığı biliniyordu. Yine de Steadman’ın yanı sıra Searle’le de temasa geçildi. Son derece dinamik ve üretken bir sanatçı olan Ralph Steadman çağrımızı derhal yanıtlayarak, yaşamı boyunca çizdiği tek iyimser karikatürü ile birlikte sergimizin açılışını onurlandıracağını müjdeledi. Sergi için gönderdiği diğer karikatürleri gördükten ve bir Karadağ halk masalını kendi çizimlerinden oluşan bir dia gösterisi eşliğinde canlandırışına tanık olduktan sonra, Steadman’ın hayatındaki bu tek iyimser çizimi Türkiye’ye göndererek bizlere ne büyük bir ayrıcalık tanıdığını daha iyi anlamış olduk!
1999 yılının ilk günleriyle birlikte, karikatürler Sanat Merkezimize ulaşmaya başlamıştı. Janusz Kapusta’nın dört temel inanışa tolerans ve kardeşlik dolu duygularla yaklaşımı kadar, Kazanevsky’nin o bildik ‘kafasız insan’ figürleri ile Ion Barbu’nün üç değerli çalışması, daha işin başından serginin yüksek düzeyde olacağını müjdeliyordu.
Çağrılı 119 sanatçının 84 ü sergiye katılmayı kabul etmişti. Kısa sürede 300 ün üzerinde eser elimizdeydi. Karikatürlerin büyük bölümü bu sergi için özel olarak çizilmişti. Kimi çizerler ise işi daha sağlama almak için, karikatürlerini Internet kanalıyla ulaştırmışlardı. Bunun ne denli isabetli bir düşünce olduğunu ‘China Daily’nin çizeri Zhang Yaoning’in karikatürü elimize ulaştığında anladık. Yaoning karikatürünü 27 Ocak 1999 tarihinde postaya vermişti. Karikatürün tanınmaz bir halde elimize ulaşma tarihi ise 10 Mayıs 99’du. Yani serginin açılışından tam dört gün sonrası. Şayet Zhang Yaoning Çin Cumhuriyeti’nin posta idaresine güvenip, Internet’e başvurmayı akıl etmeseydi, onun bu ilginç çiziminden ne sergide, ne de kitapta yararlanabilecektik. Aynı şekilde Amerikalı Feggo ve Filistinli Baha Buhari de Internet’ten yararlanarak kitap basımına eserlerini yetiştirebilen karikatürcüler olmuşlardı.
Konu ‘İnançlar’ olunca, karikatürcülerin de yaklaşımları kendi coğrafi bölgelerindeki inanışlara göre değişebiliyor. Bunu en fazla doğulu çizerlerin karikatürlerinde görmek mümkün. Seigo Sakai ile No-rio’nun cennete bakış açıları hemen hemen aynı. Sadao Sakai ise fantastik çizimleriyle, sergi süresince izleyiciler tarafından en farklı şekillerde yorumlanan sanatçı olma özelliğini korudu.
İdeolojik inançlar her zamanki gibi sevgi, barış ve çevre karikatürleri ile dile getirilirken, Kevin Kallangher’in dünyanın binyıllarına editoryal karikatürcü gözüyle bakışı, Despodov’un romantik yaklaşımı, ve en nihayet Adolf Born’un harika bir çizimle Türk-Osmanlı geleneklerine göndermesi serginin ilk anda göze batanları arasındaydı.
Karikatürcülerin dini inançlara yaklaşımları ise oldukça duyarlı ve yumuşaktı. İsrailli karikatürcüler Kostovetsky ve Khenkin, A.Borigen olarak imzaladıkları karikatürlerde ince bir mizah anlayışı ile dinsel inançlara yumuşak-sert eleştiriler getirirlerken, Todorov ve bazı diğer meslektaşları gibi maddiyat-inanç ilişkisini irdelemekten geri kalmamışlardı. Bu arada Malta’dan Nalizpelra, Hollanda’dan Willem Rasing ve Ukrayna’dan Oleg Dergatchov’un çizimleri de farklı yaklaşımları ve yoğun işçilikleriyle ilgi çekiyordu.
Serginin bir diğer özelliği ise, Türk karikatür sanatının en önemli fırçalarını inançlar konusunun etrafında bir araya getirmesiydi. Düzenleme Kurulu üyeleri arasında yer alan beş karikatürcünün ( Ferruh Doğan, İrvin Mandel, Tan Oral, İzel Rozental ve Ohannes Şaşkal ) çizgileriyle getirdikleri toplam dokuz yorumun yanı sıra, Ferit Öngören, Semih Balcıoğlu, Turhan Selçuk, Tonguç Yaşar ve Necmi Rıza gibi sanatçılar, yapıtlarıyla neredeyse eksiksiz olarak 50 kuşağını Galata’da temsil ediyorlardı. Necmi Rıza çizimleriyle Kosova’da yaşanan drama bir kez daha dikkat çekerken, Semih Balcıoğlu, “Kapadokya” albümündeki üç orijinaliyle inanç turizmini irdeliyordu. 50 kuşağı dışında, Türk karikatürünün en genç ustası Trabzonlu Hakan Sümer’in ‘Ağlama Duvarı’, Piyale Madra’nın sergi için özel olarak çizdiği üç farklı ‘Ademler ve Havvalar’ı, Ali Fuat Süer’in linol çalışması, Gürbüz Doğan Ekşioğlu ile Haslet Soyöz’ün özgün karikatürleri, Behiç Ak ile Kamil Masaracı’nın artık birer klasik olmuş tipik tek-kare bantları, Eray Özbek, Mahmut Akgün, Sami Caner, Kadir Doğruer, Semih Poroy ve Nezih Danyal’ın ilginç çalışmaları bu uluslararası karikatür sergisini zenginleştiren unsurlar arasındaydı.
Sergi albümünün yapımını, önceden tüm kurumsal kimliği tasarlayan Esen Karol ve ekibi üstlenmişti. Ne var ki iş sergi tasarımına dayanıp geldiğinde, GAKD’nin bizlere tanımış olduğu maddi limitin sınırlarını zorlamaya başladığımızı hayret ve biraz da dehşet içinde fark ettik. Tam bu sırada gökten Ali Ataman adlı bir kurtarıcı melek indi!.. Düzenleme Kurulu 113 karikatürün sergilenmesine karar vermişti. Ataman, bu karikatürlerin ölçüsünde akrilik levhalar kestirdi, ışıklandırılmış yirmi adet pano hazırladı. Serginin 1/100 maketi yapıldı. Aykut Köksal sergileme kavramını belirledi. Tam üç gün ve üç gece imece usülü süren bir çalışma sonucunda, karikatürler şeffaf levhalar arasında sıkıştırılarak panolara önceden belirlenen okuma düzeninde monte edildi. Bu düzen sayesinde sergi ile mekan arasında bir ilişki kuruldu ve sergilenen onlarca değişik boyut ve evsaftaki karikatürün sinagogla iç içe görsel bir bütün oluşturmaları temin edildi.
Sonuç, içimizdeki en müşkülpesentleri dahi tatmin edecek derecede başarılıydı. Ancak önemli bir sorun daha vardı : İstanbul’da doğmuş büyümüş olan sanatseverlerin pek çoğu bile bugün Galata semtini çok iyi tanımazken, vatandaş Felek Sokağındaki Scneidertempel Sanat Merkezi’ni nasıl duyup bulacaktı?.. Yarattığımız bu sekizinci harikayı duyurabilmemiz için çok etkin bir tanıtıma gereksinmemiz vardı. İyi tanıtım ise iyi para demekti ki artık bizde ondan hiç kalmamıştı. Eski bir ibadethanede iş yapmanın en güzel yanı herhalde insanın inancını hiç bir zaman yitirmiyor olmasıdır!.. İnanca olan sarsılmaz inancımız bu kez de karşımıza yeni bir melek çıkmasını sağlamıştı : Oya Kösemen… Kösemen’in kişisel çabaları ve sihirli değneği sayesinde, bırakınız İstanbul’da, neredeyse tüm Türkiye’de, üstelik çok kısa bir sürede, karikatür sanatıyla ilgilenen ve ilgilenmeyen hemen herkes Galata’da, Kamondo Merdiveninin yanı başında bulunan Scneidertempel Sanat Merkezi’ndeki ‘Yeni Bir Binyılın Eşiğinde İnançlar’ konulu uluslararası karikatür sergisinden haberdar oluverdi.
Sergiyle birlikte Sanat Merkezi’nin açılışı 6 Mayıs 1999, Perşembe günü yapıldı. Açılışa Ralph Steadman ile eşi Anna’nın yanı sıra, ABD’den eğitimci ve yazar Dr.John Lent de katıldı. Türk karikatürünün niteliği ve Türkiye’de karikatüre gösterilen yoğun ilgi karşısında biraz şaşırmış görünen Lent, televizyoncuların kendisiyle yaptıkları bir söyleşide Schneidertempel’ı kastederek, “ Bizde olsa böyle bir yeri ya McDonalds ya da Garaj yaparlardı” diyerek, her nedense (!) sanata Amerikalılardan daha fazla değer verdiğimizi vurgulama gereğini duydu…
İzel Rozental, 29.05.1999