Akvaryum

Eski Yunan mitolojisinin en önemli figürlerinden biri de titan Atlas’tır. Dünyayı sırtında taşımak gibi son derece güç bir görevi vardır. Bu yüzden hemen hemen bütün resim ve heykellerde yaşlı biri olarak temsil edilir. Yükünün ağırlığından ötürü.

Kelimeler, her zaman olayın veya nesnenin kendini geriden izlerler. Önce olay, olgu veya nesne vardır, kelime sonradan gelir, çünkü soyutlamak zor iştir, çok zaman alır. Evren kalübelâdan beri var, diller ise en fazla 20 bin yıllık. Karikatür ise bundan 30 bin yıl öncesine kadar geri gidip, Yukarı Paleolitik’ten itibaren birçok mağara duvarında gözükse de, adı ancak 1740’ta sözlüklere girmiş.

Karikatür, Fransızca bir kelime ama kökeni İtalyanca caricare, onun da kökeni Latince carricare. Tamam! Köken bulundu ama dert bundan sonra başlıyor. Latin dillerinin en fazla anlam yüklü kelimelerinden birine çattık. İlk anlamı yük, yani ağırlığı olan ve taşınabilen her şey. Ve kelimenin aslı bir mastar olduğu için, taşımak anlamı ağır basıyor. Demek ki karikatürün kökeninde taşımak fiili var. Neyi? Her şeyi, öyleyse karikatürcü bir şeyler taşıyan bir kişi. Çağını da taşıyabilir, şişman kişileri veya zayıfları da. Bir Atlas da olabilir, evlere odun çeken biri de! Yani karikatürcünün taşıyabileceği şeylerin haddi hesabı yok!

Köken kelimeden türeyen anlamlardan biri de basınç veya daha amiyane tabiriyle itme, buradan türeyen bir anlam da, silahın barut hakkı. Öyleyse karikatürcü basınç yapan, iten ve icabında silahını dolduran biri. İktidarlar ondan neden hoşlanmaz, yavaş yavaş anlaşılıyor.

Kelime ölçü anlamına da geliyor, ama aynı zamanda yüklenilen bir görev de olabiliyor. Saymakla bitmez, karikatürcü ölçü de koyabilir, “görevli” de olabilir, kendi bileceği iş. Anlam alemindeki bu kısa gezinti, alanı tüketmenin çok uzağında olmakla birlikte, karikatürün “yüklü” bir alan olduğunu göstermeye yeter.

Ama bütün bunların ötesinde ve esasen, karikatür bir dildir. İyi bir karikatür, yerini bulan bir küfür gibidir. İkisi de, konuşarak veya yazarak anlatmanın uzun süreceği ve kesinlikle eksik kalacağı duygu ve düşünceleri anında ve eksiksiz aktarıverir. İyi bir karikatür, posta tatarıyla mektup göndermeye nazaran e-mail atmak, cep telefonu mesajı çekmek veya telefon etmek gibidir.

Karikatür aynı zamanda çizim tasarrufudur ve bu anlamda en gelişmiş insani faaliyettir. Çünkü doğal doğa tam bir israfa dayalıyken, iktisadın yönetiminde insan tarafından düzenlenen üretilmiş doğa tasarrufa yöneliktir. Ve karikatür, tüm sanatların israftan en kaçınanıdır. Bu özelliği onu herkesin harcı olmaktan çıkartmaktadır.

Karikatür, dar bir mekânda, kısıtlı olanaklarla maksimuma ulaşmayı hedefleyen bir ileti hattıdır. Mesajın alınabilirliği kadar, mesajın yoğunluğu ve bunu aktaran araçların kalitesi karikatür hiyerarşisinin temel belirleyicileridir.

İzel Rozental, bir kaçına sahip olana bile iyi karikatürcü dediğimiz bu kurucu ilkelerin tümüne sahip. Arka planda derin bir düşünme eylemi, ön planda azami tasarruf ölçütü içinde müthiş bir ifade zenginliği.

Tek bir karikatürü bütün bu söylenenleri doğrulamaya yeterlidir. “Avrupalı” adını taşıyan inanılmaz karikatüründe, İzel Rozental, siyah önlüklü bir çocuk çizmiş, çocuk “Avrupalıyım, Doğruyum, Çalışkanım” diyor. Bu karikatür –kesinlikle öyle- ancak bir dönemlik sosyoloji dersinde anlatılabilecek şeyleri “bir kalemde” söylüyor. Üstelik bu dersin iktisat ve tarih tarafından da desteklenmesi gerekiyor.

Ya karanlık içindeki balıkların, korkularını yenmek için “ışık göründü” derlerken, bunun aslında bir kedinin gözleri olması? Hayatlar akıp gidiyor, sonra her yer karanlık! Geride imzalar kalıyor, onlar da tek tük. Bu kitapta büyük bir imzayı göreceksiniz ve onunla aynı ülkenin çocuğu olmaktan ötürü sevineceksiniz.

13.08.2008