Peki Ama Neden ?

Rozental ‘in karikatürü nerede duruyor?

İzel Rozental editoryal karikatür çiziyor, ne ki bu karikatür bugünün Türk editoryal karikatüründen ayrılan özellikler içeriyor. Bu farklılaşmanın nedenlerini görebilmek için Türk editoryal karikatürüne daha yakından bakmak zorunlu. Ama önce, editoryal karikatürün Batı dünyasındaki yerine göz atmak gerekli.

Bir serbest yaratım nesnesi olarak ortaya çıkan karikatürle editoryal karikatür arasındaki ayrım sanat disiplinleri ile tasarım disiplinleri arasındaki ayrıma benzer. Serbest karikatüre ilişkin tüm belirleyiciler karikatürcünün kendisi tarafından tanımlanırken, editoryal karikatürün belirleyicileri, aynı mimarlık, grafik ya da endüstriyel tasarım gibi tasarım disiplinlerine benzer biçimde, dışarıdan verilmiş bir program ve sipariş doğrultusunda ortaya çıkar. Mimari yapıtın programı yapının işlev çerçevesi, grafik ürünün programı mesaja konu olan ürün ya da etkinlik, editoryal karikatürün programı ise, içinde yer aldığı yayının belirlediği konu ve yaklaşım bağlamıdır. Serbest karikatür zaman ötesini hedefler, yarına ulaşma kaygısını taşır, editoryal karikatürün ait olduğu zaman ise programının belirlediği zaman dilimidir. Bu ayrım dünya karikatüründe o denli net bir ayrıma dönüşmüştür ki, editoryal karikatür çizenle serbest karikatür çizen neredeyse faırklı uğraş alanlarının temsilcileri sayılır. Doğal olarak, var olmayı seçtikleri platformlar da farklılık taşır: Serbest karikatür daha çok yarışmalarda, sergilerde sanat dergilerinde yaşam bulurken, editoryal karikatür günlük yayın alanının dışına çıkmaktan uzak durur. Bu iki karikatürün dili ve biçim sözlüğü de farklıdır. Editoryal karikatür, basılı yayının fotoğraf öncesi görsel malzemesi olan gravürün biçim dilinden izler taşır. Yazı ve çizgi birlikte bir bütün oluşturur, aralarında bir yarış ya da öncelik sıralaması bulunmaz. Serbest karikatür ise mizahın çizgi gerçekliği düzeyinde var olmasıyla ilgilenir ve çizginin ‘sine qua non’ varlığını uç noktaya taşıyarak saf bir yaratım alanına doğru yol alır.

1950’li yılların Türk karikatüründe bir dönüm noktası oluşturduğunu biliyoruz. 1950 öncesinde Türk karikatürü, öncelikle editoryal karikatür olarak var oldu ve dünyadaki benzerlerine koşut bir oluşum gösterdi. 1950 kuşağıyla birlikte ise, karikatürün kendi gerçeklik düzlemini (çizgi gerçekliğini) sorgulayan ve serbest dünya karikatüründen etkiler taşıyan yeni bir karikatür anlayışı ortaya çıktı. Doğal olarak, bu yeni karikatürün dayandığı Batı karikatür geleneği editoryal karikatürün dışında konumlanıyordu. Ne var ki yeni Türk karikatürü kendi varoluş düzlemini editoryal bağlamın içine taşıdı. Başka bir deyişle, karikatürün Türkiye’deki geleneksel yerinden (basılı yayından) özerkleşme yerine, bu yeri kendi platformuna dönüştürdü. Bu ise Türk karikatürünü zorunlu bir açmazın içine sürükledi: Editoryal karikatürün tanımladığı programın dışına çıkmak isteyen, zaman ötesi olmayı amaçlayan, içinde yer aldığı bağlamın zorladığı sınırlar içinde kalmaya direnen, ancak ister istemez o bağlamın bir parçası olan bir karikatür. Bu durum Türk karikatürünün 1950 sonrası serüveninde belirleyici bir rol oynadı. 1950 kuşağının karikatürü, bir yandan kaynaklık ettiği serbest Türk karikatür sanatının dünyada önemli bir yer kazanmasına neden oldu, ama bir yandan da Türk editoryal karikatürünün 1950 öncesinde önde giden konumunu ortadan kaldırdı. Editoryal karikatür, Türk karikatürcüsünün ‘kerhen’ çizdiği karikatüre dönüştü. Bu yüzden editoryal Türk karikatürü, bakışını tüm dünyaya yönelten ve dünyadaki diğer editoryal karikatür örneklerinde görüldüğü gibi, keskin bir gözlemle dünyanın ‘bugününe’ yönelen bir karikatür olamadı ve ‘kerhen’ uğraşmanın getirdiği bir kolaycılıkla, yalnızca yakınına, yani Türkiye’ye bakan ‘dar çerçeveli’ bir karikatüre dönüştü.

İşte İzel Rozental’ in karikatürü bu noktada önemli bir farklılık taşıyor: Karşımızda bakış alanının merkezine ‘dünyayı koyan bir karikatürcü var. Kimi kez Türk karikatürünün ‘editoryal çerçevenin dışına çıkma’ eğilimi Rozental’ in karikatüründe de görülse bile, bu karikatürler de yine dünyanın ‘bugününe’ bakan keskin bir gözlemin ürünleri. Bu yüzden İzel Rozental’in karikatürünün dayandığı gelenek, Batı dünyasının editoryal karikatür geleneği. Ve yine aynı nedenle, özellikle ilk dönem çalışmalarında Plantu’nun karikatürleriyle benzerlik öne çıkıyor.

İzel Rozental’ın karikatürünü Türk karikatür geleneğinden ayıran başka bir özellik ise çizgi dilinde görülüyor. İlk bakışta savruk ve özensiz gibi görünen bir çizgi bu. Ne var ki bu özensiz görünüm, çizginin, karikatürün sözünün önüne geçen bir gerçeklik düzlemi oluşturmak istememesinden kaynaklanıyor. ‘Gözlem ve mizah’ esas yapı kurucu öge, çizgi ise bir araç, ama amaç değil. Rozental’ın karikatürünün çoğul ve değişken bir anlatımı yeğlemesi ve üslupçuluğun dar boğazında takılı kalmaması da bu yaklaşımın bir sonucu. ‘Uslup’ olarak ortaya çıkan, ama sonuçta mizahın/karikatürün önünü tıkayan kemikleşmeyi de yadsıyan bir karikatür bu.

İzel Rozental’ ın karikatürünün ‘externus’ bir duruşu var, bu karikatürü okumak için de externus’ bir bakış gerekli.

Aykut Köksal