Deniz Kavukçuoğlu, ‘Mühürdar’dan Moda’ya Geçmişe Doğru Gezinti’
“ESKi iSTANBULLULAR KAYBOLDU”
* Bu 80 kitap arasından en çok hangisi ilginizi çekti?
Cihangir’i anlatan kitap... Gözlerimi dünyaya Alman Hastanesi’nde açmışım. 1954’e kadar Cihangir’de yaşadık, sonra Moda’ya taşındık. Cihangir’e olan ilgim hiç tükenmedi.
* Kitabınızda en çok neyi vurgulamak istediniz? Neye dikkat çektiniz?
Mühürdar-Moda’nın geçirdiği mimari ve sosyo-demografik değişikliği vurgulamak istedim. Özellikle değişen insan yapısına dikkat çekmek istedim.
* Neden Mühürdar ve Moda’yı seçtiniz?
Çünkü bu iki semti ayrı düşünmek olanaksız. Örneğin Moda Caddesi’ndeki birçok yapının arka bahçesi Mühürdar’dadır. 1954’ten bu yana Modalı’yım. Bölgenin bugünkü görüntüsü Kitapta tanık olduklarımı dile getirmek, ‘eski’yle ‘yeni’yi karşılaştırmak istedim.
*İstanbul’un kaybolan güzelliklerinden en çok özlediğiniz ne var?
Önce ‘eski İstanbullular’ kayboldu. Onlarla birlikte kentin dili, kültürü, etnik renkliliği, insan ilişkilerindeki saygısı kayboldu. Koyları, kumsalları, kayıkhaneleri, kayıkçıları, kayıkları, kayboldu. Plajları kayboldu. Balıkları kayboldu; eski yıllarda Fenerbahçe-Kınalıada-Sarayburnu üçgeninde 34 tür balık tutulur, Boğaz’la birlikte bu sayı 40’ın üzerine çıkardı. Şimdi neredeyse bir tek istavrite kaldık. Uskumrumuz bile Norveç’ten geliyor. Torik unutuldu. Tümünü özlüyorum. Daha ne olsun?
Müge İplikçi, ‘Koşuyolu Dünyalar Kadar’
“ESKi EVLERi ÖZLEDiM”
* Bu 80 kitap arasından en çok hangisi ilginizi çekti?
Hepsini okuyamadım ama Gündüz Vassaf’ın ‘Levent’ini okumak yapılaşmanın bir semti ne hale getirdiğini görmek açısından ilginçti. Bunun dışında kentin dokularına Mine Söğüt’ün ‘Dolapdere’si, Nusret Karaca’nın ‘Haliç’i, Sennur Sezer’in ‘Kasımpaşa’sıyla dokunmak anlamlıydı. Ayşe Sarısayın’ın ‘Beşiktaş’ı da ilgiyle okuduklarımdan.
* Kitabınızda en çok neyi vurgulamak istediniz?
Değişen karşısında değişmeyeni vurgulamak istedim. Yani insanı... Anıların mekanla kurduğu ilişkiyi, mekanların seslerle örülü geçmişini... Daha çok çocuk gözünden anlatmayı denedim. Büyümek, mekanla kurduğunuz ilişkiyi donduruyor, o yüzden çocukluk günlerinin patikasını izledim.
* Neden Koşuyolu’nu seçtiniz?
Koşuyolu’nda büyüdüm. Daha doğrusu çocukluğumu orada bıraktım. Oraya ait anılarım o kadar renkli ve güzel ki! Ağaçlar, çiçekler, arılar, arkadaşlık, bisiklet, mahallelilik. Bugüne gelirsek... Değişen çehresi beni pek ilgilendirmiyor. Binalar, binalar, binalar...
* İstanbul’un kaybolan güzelliklerinden en çok özlediğiniz ne var?
Eski evleri özledim. O evleri ev kılan o eskideki kıymettir. O eski, ağacı, taşı, avlusu, pencereleriyle konuşur. ‘Yıkalım yenisini yapalım!’ Yıkıp yaptığınız çoğunlukla yeni değil ‘yeni’ suretinde ortaya çıkan bir molozdur. O evleri restore etmek dururken, onları yıkıp yerine apartmanlar diktiğinizde insanlık tarihini de yok ediyorsunuz.
İzel Rozental, ‘Moda Sevgilim’
“DENiZiN RENGi MAVi-YEŞiLDi”
* Bu projenin sizin için önemi nedir? Kitapta yer almak size ne hissettirdi?
Bu projede yer almaktan her şeyden önce doğma büyüme bir İstanbullu olarak heyecan duydum. Aklıma hemen Orhan Kemal ile Ferit Öngören’in 1960’ların İstanbul’unu gezerek oluşturdukları ‘İstanbul’dan Çizgiler’ adlı eser geldi. Projeyi öğrendiğimde, bu kitabın yeniden hayata geçeceğini, Ferit Öngören’in çizimlerinin nihayet edebi metinlere kavuşacağını düşledim. Gerçi çizimlerin yerini bu kez fotoğraflar aldı ama yine de bir parçası olabilmek beni mutlu etti.
* Bu 80 kitap arasından en çok hangisi ilginizi çekti?
80 kitabın tamamı seri olarak ilgimi çekti. Serinin ilk 40 kitabının büyük bölümünü okudum. Okumadaki sıralamamda önceliği bildiğim yazarlara verdim. İkinci etaptaysa, semtlere göre tercih yaptım. Hüseyin Alemdar’ın ‘Yeşilçam’ının değişik kurgu ve tasarımı nedeniyle en çok ilgimi çeken kitap olduğunu söyleyebilirim. Öte yandan, Cüneyt Altunç’un ‘Suadiye’siyle Gülsüm Cengiz’in ‘Kuzguncuk’u, belki duygusal olarak aynı yakada komşu olmamızdan, fakat muhakkak içerik ve anlatım tarzlarından, en beğendiklerim arasında oldu.
* Kitabınızda en çok neyi vurgulamak istediniz? Neye dikkat çektiniz?
Bu kitapta diğerlerinde yaptığım gibi insana yöneldim. Kanımca bir semti yaşatan en önemli, hatta tek unsur o semtin insanıdır. Yani semtiyle bütünleşen, özdeşleşen, o semt denince akla gelen ünlü ya da ünsüz, önemli ya da önemsiz insanları, esnafı, seyyar satıcısı, sokaklardaki çocukları, kodamanı, dilencisi, ressamı, müzisyenidir. Semti semt yapan işte tüm bu kişilerin çıkardıkları ortak ‘sesler’, saçtıkları ‘kokulardır’. İnsansız binalar, parklar, rıhtımlar, benim için çok şey ifade etmez, antik kentlere dönüşürler. Bunu vurgulamaya çalıştım.
* Neden Moda’yı yazmayı seçtiniz? Moda’nın sizin için önemi nedir?
Ben seçmedim, Moda beni seçti. Kitapta da bunu anlatıyorum. Moda’ya küçük yaşlarımda aşık oldum. Tesadüf, evlendiğim kadın doğma büyüme Modalıydı. 40 yıldır Moda’da yaşıyorum. Karı koca olarak Moda’dan başka bir yerde yaşamayı aklımızın ucundan geçirmeyiz. Bu serinin kriterlerinden biri de, yazarın o semtte en az 30 yılını geçirmiş olmasıydı. Başka bir semt önerilseydi yazamazdım herhalde.
* Moda’nın İstanbul için önemi nedir?
Tüm semtler İstanbul için önemlidir. Bakırköy’ün, ya da Beykoz’un Moda’dan önemsiz olacağını düşünmüyorum. Keza İstanbul’un tazeleri olan Başakşehir, Ataşehir gibi yeni semtlerin de. Hepsinin farklı konumları var. Moda, eski bir ikamet merkezi olmanın avantajlarını yaşatır İstanbullulara. Burada kültürler iç içe geçmiştir; insanlar birlikte yaşamaya alışkındır, ötekileştirme nedir bilmez. Bu anlamda Moda, eski İstanbul’un yaşayan nadir örneklerinden biri. Bu nedenle İstanbul için önemli. Tabii Türkiye için de.
* İstanbul’un kaybolan güzelliklerinden en çok özlediğiniz ne var?
Tereddütsüz; Marmara’nın mavi-yeşil berrak suyu!
NEŞE MESUTOĞLU nese.mesutoglu@milliyet.com.tr